Öğretimizin bu günkü konusu rastlantılar. rastlantı diye bişey var mıdır? eğer bütün olanlar sebep sonuç ilişkisiyle açıklanabilirse, bu ilişki neden basından saklanıyor? yoksa sadece arkadaşlar mı?
ben en iyisi konuyu fazla uzatmıyım, biraz da siz yaklaşın. en direkt olarak bugün analiz edeceğim enstanteneye geçiorum. slow motionda okuyun ki iyi anlayın:
– timuçin.. bu gün kendimi çok yalnız hissediorum
– insan kendini kalabalık hissedemez zaten bebeğim. o ancak çift kişilikli insanlarda oluyor.
– ay ben çift kişiliğin yalnızca yataklarda olduğunu sanıyordum.
yukardaki örnekte gördüğümüz gibi konuşma sırasında robert hatemo nun adı bile geçmiyor. onun burda adının geçmemesi bi rastlantı olamaz. bu noktayı düşünmeniz için böyle bırakıyorum.
plüto rastlantıların olamicanı şöyle açıklamıştır:
“olan bütün olaylar birbirine bağlı olduğu için bişey rastlantı olursa herşeyin rastlantı olması gerekir. eğer herşey rastlantıysa o zaman hiç bişey rastlantıı diğildir.”
aynı konuda jeniffer kafasındaki soru işaretlerini şöle dile getirmiştir:
“mikrodalga fırının keşfedilmesiyle soğuk savaşın bitmesi aynı tarihe denk gelior. sence bu bi rastlantı olabilir mi timuçin?”
jenifferın sorusunu labaratuarlarımızda uzman ekipler eşliğinde inceledik ama herhangi bi anlama ulaşamadık. bu günkü teknolojiyle bunun imkanız olduğunu belirten uzmanlar konunun ancak einsteinin röletivite teorisiyle açıklanabileceini söylediler.
röletivite teorisini bilmeyenler için açıkliyim hemen(dipnot: Daha önce burada açıklanmıştı ):
eğer bir domates ışık hızına ulaşırsa kendisi ışık olur. bu sebeple ampulü yakdığınızda yanınızdan geçenlerin ışık mı yoksa domates mi oldunu bilemezsiniz. eğer ışık diyorsanız ışıktır
, domates diyorsanız domatezdir. buna röletivite deriz.
işte bu teoriden hareketle biz de diyebiliriz ki eğer bişey size rastlantı olarak geliyorsa o rastlantıdır. ama bi raslantı ışık hızına ulaştıında o da ışık olacaktır. o yüzden acaba raslantı domates midir diye düşürseniz raslantı diye bişeyin olamicanı anlarsınız.
